İZMİR – Faili meçhul cinayetler, gözaltında kaybetme ve işkence uygulamaları ile Türkiye’nin karanlık yılları olarak nitelendirilen 1990’lı yıllarda önemli olgulardan biri Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM)’ydi. 1990’lı yıllarda DGM’lerin verdiği kararlar bugün hâlâ tartışmalara neden olurken, o yıllarda çeşitli gerekçelerle müebbet cezası verilen bir çok hükümlü bugünlerde cezasını tamamlayarak tahliye edilmeye başlandı. Ancak son dönemde sıkça gündeme gelen uygulamalardan biri çeşitli disiplin cezaları gerekçe gösterilerek tahliyesi engellenen hükümlüler oldu. Bugünlerde tahliyesi engellenen isimlerden biri de 32 yıldır cezaevinde olan Hulki Güneş.
Muş’un Varto ilçesine bağlı Çayçatı köyünde inşaat işleri yaparak geçimini sağlayan Güneş, 1992 yılında Varto kırsalında çıkan bir çatışmada Mehmet Aslan isimli askerin yaşamını yitirmesi sonucu işten eve giderken köyde gözaltına alındı. Çatışmada yer aldığı iddiasıyla gözaltına alınan dört çocuk babası Güneş’in üzerinde o dönemin bilinen bütün işkence yöntemleri uygulandı. Güneş, işkenceli sorgu sürecinin ardından tanık askerlerin ifadeleri doğrultusunda Diyarbakır DGM tarafından “Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozmak” gerekçesiyle müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
İTİRAFÇI GÜNEŞ’İN ÇATIŞMADA OLMADIĞINI DOĞRULADI
Yargılama süresi boyunca hakkındaki iddiaları defalarca reddeden ve çatışma anında olay yerinde bulunmadığını söyleyen Güneş’in avukatları, dosyayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AHİM) taşıdı. 19 Haziran 2003 tarihinde ise AİHM, DGM’lerin yapısına dikkat çekerek, dosyada tanıkların mahkemede dinlenmemesi nedeniyle ihlal kararı verdi. Ancak AİHM’in bu kararı da Türkiye yargısı tarafından dikkate alınmadı, yeniden yargılama yapılmadı.2013 yılında gündeme gelen 4’üncü Yargı Paketi üzerine ise Güneş yeniden yargılandı.
TANIK ASKERLERDEN İTİRAF: BASKI ALTINDA İFADEYİ İMZALATTILAR
Örgütten ayrılarak itirafçı olan ve Varto’daki çatışmaya şahit olan bir itirafçı da Güneş’in çatışma bölgesinde olmadığı yönünde ifade verdi. Bu yargılamada ifade veren askerler T.E., Z.K. Ve Z.K.’nin söylemleri ise Güneş’in yaşadıklarının yanı sıra farklı bir çok gerçeği de açığa çıkardı. Olay günü arkadaşlarının yaşamını yitirdiğini ve duygusal davrandıklarını belirten askerler, komutanlarının baskısı sonucu Güneş’in çatışmada olduğuna dair tutanakları imzaladıklarını söyledi. Olayda pusuya düştüklerini ve çatışma esnasında kimseyi göremediklerini belirten askerler, Güneş’in durumundan dolayı vicdan azabı çekiyor olduklarını da dile getirdi.
YENİDEN YARGILAMADA CEZAYI ONAYAN HAKİMLER FETÖ’DEN İHRAÇ EDİLDİ
Tanık askerlerin bu ifadelerine rağmen Güneş hakkında yeniden yargılamada da müebbet hapis cezası verildi. 2016 yılında gerçekleşen darbe girişiminin ardından ise bu kez de Güneş hakkındaki cezayı veren hakim ve üyeler ‘FETÖ/PDY’ ile iltisaklı olduğu iddiasıyla ihraç edildi. Öte yandan cezayı onayan Yargıtay 9’uncu Ceza Dairesi’nin hakimleri de aynı gerekçe ile ihraç oldu. Güneş’in avukatlarının bu konudaki başvurusu da Anayasa Mahkemesi tarafından dikkate alınmadı ve halen bir sonuç alınamadı. Aynı zamanda hakimlerin ihracının ardından dava yeniden AİHM’e de taşındı.
‘ÖCALAN YARGILAMALARINA ETKİSİ NEDENİYLE AİHM KARARI UYGULANMADI’
32 yıldır cezaevinde olan Güneş’in gelinen aşamada Ocak 2023’te tahliye olması gerekiyordu. Ancak geçmişte aldığı disiplin cezaları gerekçe gösterilerek bu kez de tahliyesi engellendi. Şu an 59 yaşında olan ve Aliağa Ceza İnfaz Kurumu’nda tutulan Güneş, uzun yıllardır cezaevi koşullarında olması nedeniyle An Spondilit ( İltihaplı Romatizma ) ve KOAH hastalığına yakalandı. Güneş’in avukatı Sedat Akbal’ın AYM’ye yaptığı başvurular ise 4 yıldır sonuçlanmadı. Gazete Duvar’a konuşan Akbal, “AİHM 2003 yılında DGM’lerin yapısı ve tanıkların mahkeme huzurunda sorgulanmaması nedenleriyle ihlal kararı verdi. Zamanın hükümeti uzun süre ihlal kararına uyarak yargılamanın yenilenmesine gidecek yolu açmadı. Hükümet ve ulusal yargı organları kararın emsal teşkil etmesi özellikle Öcalan yargılamalarına etkisi nedeniyle uzun süre kararı uygulamadı. Haliyle bu durum Avrupa Konseyi ile Türkiye arasında diplomatik krize dönüştü” dedi.
‘ALEYHE HİÇBİR DELİL BULUNMAMASINA RAĞMEN MÜEBBET ALDI’
Yargılama sürecini anlatan Akbal, “2003 Avrupa Birliği Uyum yasalarıyla birlikte görece yumuşayan ilişkilerde ve siyasi ortamın da müsait hale gelmesi üzerine nihayet 2013 yılında yargılama yenilendi. Hükme esas üç asker tanık duruşmaya çağrıldı. Askerler olayın şoku , arkadaşlarının hayatını kaybetmesi , askeri disiplin sair nedenlerle böylesi bir tutanağa imza attıklarını ancak kesinlikle bu şahsı görmediklerini görmelerinin de mümkün olmadığını ifade ettiler. Buna rağmen müebbet hükmü onandı ve müvekkil hüküm giydiği dosya kapsamına göre aleyhe hiç bir delil bulunmamasına rağmen müebbete mahkum kaldı. Yargılamanın yenilenmesi sürecinden sonra yeni hüküm 2016 yılında onandı. Müvekkilin infaz koşulları fiziki olarak olmasa da hukuki olarak zor geçmeye başladı” ifadelerini kullandı.
DÖRT YIL BOYUNCA AYM’YE KESİNTİSİZ BAŞVURULAR SORUNU ÇÖZMÜYOR
Güneş’in hücre cezaları nedeniyle salıverilmediğini söyleyen Akbal, “Müvekkil üç hücre cezası olduğu için şartlı salıverilmiyordu. Bu uygulama ulusal üstü ve ulusal hukuka aykırı olduğundan konu zaten AYM’ye taşınmıştı. Daha sonra Diyarbakır’da aldığı hücre cezası Karşıyaka ve Diyarbakır İnfaz Hakimliği tarafından iptal edildi. Savcı ve hakimlik bu iptal kararlarını görmezden geliyor ve uygulamıyor. Hücre cezasının iptalinden sonra AYM’ye iki başvuru yapıldı. Karşıyaka iptal kararından sonra 25 ocak, Diyarbakır iptal kararından sonra 6 ekimde başvuru yapıldı. Başvurularda tedbir istemi var. Öncelik istemi var.AYM ise iş yoğunluğu gibi sair nedenlerle sorunu çözmüyor. Müvekkil ağır şekilde mağdur oluyor. Konu dört yıldır bütün yönleriyle bir çok başvuruyla AYM önündedir” diye konuştu.
Evli dört çocuk babası olan Güneş’in aradan geçen yıllar boyunca torunları olduğunu söyleyen Akbal, “Torunlarını tanımıyor. Hiçbirini görebilmiş değil. Çocuklarını dahi sokakta görse tanımayabilir. Müvekkilim hüküm giydiği dosya kapsamına göre masumdur. Şu anda konu acil hale gelmiştir. AYM’ye çağrımız sorunu bir an önce hukuka uygun biçimde çözmesidir. Bir insanın ömrü cezaevinde geçti. Şimdi de salıverilmiyor. Hukukun uygulanmasını istiyoruz. Konu dört yıldır AYM önünde. AYM konuyu bir bütün olarak ele alarak sorunu adil şekilde ivedi olarak çözmelidir” dedi.