Burcu Özkaya Günaydın
İtirazlı binalar, tutuklu müteahhitler, kesilen kolonlar, ihmal yüzünden yaşamını kaybeden insanlar… 6 Şubat depremlerinde büyük yıkım yaşayan Hatay’da halkın tamamının yolu adliyeden geçiyor. Depremden sonra Hatay Barosu, hasar aldığı için bir süre geçici bir konteyner alanında hizmet verdi. Tadilatı tamamlanan adliye yakın zamanda faal oldu. Kusurlu olduğu için yıkılan binalardan itirazlı binalara, moloz döküm alanlarından asbest sorununa kadar Hatay’da depremden sonra yapılanlar ve yapılmayanları baronun oluşturduğu Deprem Komisyonu takip etti ve raporladı. 6 aydır sahada olan Hatay Barosu Başkanı Cihat Açıkalın ile Hatay’ın tüm sorunlarını konuştuk.
6 Şubat depremlerinin üzerinden altı ay geçti. Hatay’da şu an kentin ve insanların en büyük sorunu nedir?
Cihat Açıkalın: Hatay’da en önemli sorun belirsizlik. Bilgilendirme çok önemli. Ben Hatay insanını duruşma gününü bekleyen tutuklulara benzetiyorum. Duruşma gününün tarihi, tahliye olmak kadar önemlidir. Burada da insanlar çocuklarının eğitim durumundan tutun da yıkılan evlerinin enkazının ne zaman kaldırılacağı veya yıkılan evlerinin yerine yenisinin ne zaman ne şekilde, hangi yöntemle, hangi kurul tarafından yapılacağı konusunda bir bilgiye muhtaç. Bu bilgi verilmediği zaman sorun ortaya çıkıyor. Mesela orta hasarlı binalar papatya falına döndü, yıkılacak mı yıkılmayacak mı? Önce güçlendirme denildi, sonra Cumhurbaşkanı, Hatay ziyaretinden sonra “Olmaz, yıkılacak” dedi, sonra Çevre Şehircilik Bakanı Murat Kurum, “Güçlendirme olacak” dedi. Bakan değişti. Şimdiki bakan ise “Güçlendirme olmaz, yıkılacak” dedi. Buranın orta hasarlı binaları çok sert bir deprem ivmesinden sonra ağır hasarlı duruma dönüştü, güçlendirme yeterli olmayabilir, çünkü buranın kendi fay hattı var. Ben de aslında orta hasarlılar da yıkılsın istiyorum. Bu işi şansa bırakmamak lazım. Maliyet olarak da çok yakın. Misal 100 TL’ye sıfır yapılacaksa, 80 TL’ye tadilat oluyor.
Hatay Barosu depremin ilk gününden beri aktif çalışmanın içinde. Baroya bağlı deprem dosyaları için de bir hukuk komisyonu oluşturuldu. Nedir bu komisyon, Hataylılar ne tür sorunlar için size başvuru yapıyor?
C.A.: Depremden sonra bir hukuk komisyonu oluşturuldu, bu komisyon iki şekilde çalışıyor; Baro faaliyeti olarak başta imara dair hukuksuzluklara dair dava açılıyor. Yeni imar planı yapılmadan eski imar planı üzerinden yapılar yapılmak isteniyor. Komisyon eski imar planı üzerinden yapılmak istenen inşaları tespit edip dava açıyor. Bir de şehrin yeniden inşasına dair çalışan meslek örgütleri var; Yeniden Hatay Platformu, Mimarlar Odası, Mühendisler Odası gibi yapılarla koordineli olarak Hatay’ın yeniden inşası için ortak çalışma içinde.
Hukuk Komisyonu’na binalarının hasar durumuna itiraz eden vatandaşlar, binasında kolon kesilmesi, hatalı plan gibi durumlardan kaynaklı ölüm yaşanmış ve dava açmak istiyorsa; Çevre ve Kent Komisyonu ve Afet Komisyonu’na başvuru yaparak, hukuki destek alabiliyor.
Hatay’da çok fazla ölümün yaşandığı, Rönesans Rezidans gibi dosyaların raporları hazırlandı mı? Davalar ne zaman başlayacak?
C.A.: Davalar muhtemelen şubat gibi başlayacak, itirazlılar için şu an tespitler yapıldı. Raporlar, Karadeniz Teknik Üniversitesi’ne (KTÜ) gönderildi, oradan uzman görüşü bekleniyor. Çok dosya var ve sadece bir üniversite baktığı için yavaş ilerliyor. Biz her bina için de ayrı rapor talep ettik. Her binanın özelliği ayrı. Kimisinde kolon kesildi, kimisinde beton ömrünü tamamladı. Oradaki müteahhittin sorumluluğu ile buradaki müteahhit sorumluluğu aynı değil. Binada hiçbir sorun olmadığı halde sırf beton ömrünü tamamladığı için yıkılmışsa o binayı yapan müteahhittin suçu yok. Zaten sorumluluk ile ilgili süre vardır. 35 yıl, 40 yıl önce yapılan bina için müteahhit tutukluysa tahliye edilmesi gerekir.
Depremin ilk zamanlarından beri yıkılan binalarda sorumlu olarak müteahhittin adı geçti, hala da öyle. Bir bina yapılırken teknik problemlerden kaynaklı (kolon kesilmesi, demirin ince olması) yıkımdan sadece müteahhit mi sorumludur?
C.A.: Depremin ilk zamanlarında toplumdaki infial hali sebebiyle tutuklananların hukuki durumunun iyi tartışılması lazım. Binaların durumu bilimsel raporlara göre konuşulmalı. Adalet kişiye özel olmaz, herkes içindir. Hatay’da şu an 47 tutuklu müteahhit var. Ölümlü binaların müteahhitleri eğer yakalanmışsa hemen tutuklandı. Binanın yaşına konumuna bakmadan, tespitler yapılmadan tutuklandı. Rönesans Rezidans’ın müteahhitti tutuklu, Silivri Cezaevi’nde yatıyor. Emlak Evler müteahhidi kaçtı. Bakın tam da anlatmak istediğime örnektir Emlak Evler olayı. Emlak Evler 1970 yılında yapıldı, 1970 yılında yapılan bir bina süresini tamamladı, müteahhidin ne sorumluluğu olacak? Adam 78 yaşında burada kalsa tutuklanacaktı, Türkiye dışına çıktı. Sanırım taşlar yerine oturmasını, raporların çıkmasını bekliyor. Öbür türlü hapiste ölecekti. Yakınlarını kaybedenler bizi de etiketleyerek, sosyal medyada paylaşım yapıyor. Canları yanmış anlıyorum onları, asla lafım yok ama böyle bir depremde 50 yıllık binanın yıkıldı diye müteahhit suçlanırken biraz vicdanlı olmak lazım. Burada sadece müteahhit sorunu yok; yapı denetimin, belediyenin ve devletin sorunu var.
‘POLİTİK ÇEKİŞMENİN BEDELİNİ HALK ÖDEDİ’
‘Devletin, yapı denetim ve belediyenin sorunu var’ derken ne demek istediniz, biraz açar mısınız?
C.A.: Hatay’ın yarısı ömrünü tamamlamış eski bina. Neden kentsel dönüşüme tabi tutulmadı bu binalar? Belediye “Ben 2017’de kentsel dönüşüm için başvurdum izin verilmedi” diyor, izin verilmemesi bir sorun tabi ama alternatif üret. Bak, İmamoğlu yapıyor. Sen sendikasyon kredisi alsaydın, vatandaşı da o krediden faydalandırıp yerinde dönüşüm yapsaydın kimsenin itirazı olmazdı. Vatandaşın kirasını karşılasaydın, binasını yapmasına da katkı sağlasaydın ya da faizsiz kredi imkânı sunsaydın vatandaş yapardı. Herkes sağlıklı bir evde yaşamak ister. Devlet de suçlu, sen belediye başkanının talebini neden reddettin? İki tarafın politik çekişmesinin bedelini bizim masum halkımız ödedi.
‘MASA BAŞINDA İSKAN İZNİ VERİLDİ’
Bir parsele bina inşası için hangi izinler gerekir, bu izinleri kim vermiş, kim denetlemiş ben ona bakarım. Mesela 500 metre parseliniz var ve bina yapacaksınız. Hemen yapabiliyor musunuz? Bunun mühendisi var, proje çizimi, belediye izni, yapı denetim kurulu denetlemesi var. Sonra tekrar belediyeye dönüyorsunuz imarın onayı var. Daha sonrasında iskan oturum iznini yine belediye veriyor. Verirken ne yapması lazım, kanun ‘yerinde denetleyeceksin’ diyor. Öyle mi oluyor, hayır. Masa başında görmediği binaya oturum izni veriyorlar. Eline projeyi alacaksın, adamın başvurusunu da alacaksın bu projede bittiği söylenen bina aynı bina mı bakacaksın.
Kolon kesmeden ziyade birçok binada kolon atlama yapılıyor; 5 kolon gösterip dört yapıyorlar. Sana sunulan bina ile yapılan bina uyumlu değilse izin vermeyeceksin. Yine zemini sıkıntılı yerlerin imara açılması gibi vahim hatalar var. Odabaşı, Ekinci zeytinlik alanlarıydı, zemin sıvılaştı. Asi kenarı imara açıldı, Amik Ovası gibi sulak alan imara açıldı. Bu alanları imara kim açtıysa en az müteahhitler kadar suçlu. Tamam çok büyük bir deprem oldu ama bu mekanizmalar doğru çalışsaydı bu kadar can kaybı olmazdı.
Hukuk komisyonunun çalışma alanlarından bahsederken eski imar planına göre yeni binalar yapılmaya başlandığını söylediniz. Hatay’da hala hasarlı bina yıkımı devam ederken, nerelerde eski imara göre bina yapımı devam ediyor?
C.A.: Defne, Samandağ, Antakya… Hepsinde var. Bu izinler nasıl verildi, nasıl veriliyor anlamış değilim. Şu anda depremden önce eski imara göre verilmeye çalışılan tüm projelere dava açtık, takip de edeceğiz. Çok uzağa gitmeye gerek yok, Hatay Adliyesi’nin yanında bir inşaat devam ediyor. A Plaza’nın aynısı. Bu da B Plaza. Aynı adam yapıyor, Fuad Akıllı. Üçüncü kat betonu döküldü. Fuad Akıllı, yüksek ruhsat almasına rağmen ‘5 katta tutacağım’ diyor. Mesela bu B Plaza’nın zeminine bakıldı mı? Binada yeni imar planı mı uygulandı, yoksa depremden önceki imar planına göre mi yapıldı? Yapı yapmak için izinler nasıl alınıyor, belediye mi sorumlu, kim sorumlu kimse bunu da bilmiyor.
‘MOLOZ DÖKÜM ALANLARINI BELEDİYE BELİRLER’
Hatay’ın depremden sonraki en büyük sorunlarından biri de moloz döküm alanları. Döküm alanlarının yeri konusunda ciddi bir kafa karışıklığı var. Halk bu konuda da size geliyor mu?
C.A.: Halk bu konuyu da bize soruyor çünkü ne ilçe ne de Büyükşehir Belediyesi bir bilgilendirme yapmıyor insanlara. Bakın en başta da dedim Hatay’da şu an en büyük sorun bilgisizlik ve belirsizlik. Halk hiçbir şey bilmiyor. Enkazlar ne zaman, ne şekilde kalkacak, kalkan enkazların molozları nereye dökülecek kimse bilmiyor. Moloz döküm alanlarını vali ya da kaymakam belirlemiyor, belediye belirliyor. İnsanlar bilmediği için valinin belirlediğini zannediyor. Çevre Yasası nettir. Moloz depolama alanlarını belediye belirliyor. Moloz döküm alanları nereler, net duyuruları yapılacak ve denetlenecek. Halk nereler resmi alan neresi bilmiyor ki. Milleyha için kaç defa açıklama yaptık. Milleyha Kuş Cenneti’nin moloz döküm alanı olarak belediye belirledi, başka yer mi kalmadı, buna da itiraz ettik. Hatay Büyükşehir Belediyesi’nin işi Hatayspor maçlarına gitmek, Hatayspor’u ligde tutmak değildir. Volkan Demirel’e ayrı başlık açarım, her zaman hakkını teslim eder, teşekkür de ederim. Spor ve sanat çok kıymetlidir, toplumun can damarlarıdır, toplumu yaşama bağlar ama yaşamsal önceliklerin önüne de geçmemelidir. Bir ilde su yokken, haşere ile mücadelede hala ilkel yöntemler kullanılıyorken Hatayspor için çalışmaktan önce bu temel hizmetler yapılmalı. Kent yaşamının organizasyonu belediyeye aittir.
‘CAN ATALAY İÇİN NEDEN ÇAĞRI YAPILMADI?’
Ben bunları söylediğim için vatandaş ‘Cihat Bey Belediye Başkanı olsun’ diyor. Benim bir çalışmam ve talebim yok ama halkın böyle bir teveccühü olursa baş göz üstüne. Mesela sosyal demokrat bir partinin belediye başkanı, ilinde haksız yere tutuklu bir vekil için neden iki kelime laf etmez? Ben Can Atalay için tabii ki çağrı yapacağım, Hatay milletvekillerinden hiç çağrı duydunuz mu? Belediye başkanının çağrı yapmaya dili varmıyorsa en azından bir meclis üyeniz, daire başkanınız dile getirsin. Hatay halkı yerel yönetimin olmadığını yaşayarak gördü, depremle birlikte ayyuka da çıktı.